İçimizdeki Kalıplar.
1 sayfadaki 1 sayfası
İçimizdeki Kalıplar.
Insanlar kendilerine kişilikleri için çizdikleri zihinsel kalıpların dışına çıkamazlar. Bizler çözümü defalarca duyduğumuz halde kendimizi oturttuğumuz dar çerçeveden çıkış için gayret göstermeyen garip insanlarız. Hayatın bazı insanlara ”tesadüfen başarma yükselme zengin olma vs.” Şansı tanıdığı zannedenimiz çoktur. Bir çoğumuz müzisyenlerin yazarların şairlerin para babaların bu işi anne karnında kendilerine verilen kabiliyetlerle gerçekleştirdiklerini sanırız. Bu inanca göre bazıların ne maharetli anneleri varmış. Bu yanlış zanları kabul etmeyen bir çok insan bile farkında olmadan aynı kalıplarla kendisini kilitlemiştir. En meşhur zenginlerin bir zamanlar simit sattıkları ayakkabı boyacılığı bile yaptıkları öğrenince şaşırırız. Bir çok yazarın vaktiyle kalemi bile tutamamalarına inanamayız. Neden bazı insanlar bazıları arasında sıyrılıverir veya ”sivriliverirler.” Allah’ın koyduğu tekvini şeriat çerçevesinde normal şartlar altında doğan her insanı adaletli ve şefkatli Yaratıcı her türlü başarıya ulaşabilmelerine imkan tanıyan bir potansiyelle dünyaya göndermiştir.
Ancak dünyaya geldikten sonra sırlılıklar başlatılır. Anne-babası veya çevresi tarafından aşağılanan bir çocuk etrafında kalıplar başlamıştır. Daha sonra insan ”var olduğunu” hissettirmek amacıyla çırpınmaya başlar. Bakkaldan getirilen bir ekmek ilk karne notları takdim edilen bir çiçek içinde bu amacı gizli tutar. Ancak bazı insanlar ”bu olmamış” ”sen bunu başaramazsın” demekten çekinmezler. Bizler de çoğu zaman sözleriyle cinayet işleyen kabiliyetleri körelten; başarısızlık çekingenlik korkaklık imajı oluşturan insanlardanız ne yazık ki... Yas tutmayı sevdiğimiz kadar eleştirmeyi olumsuzlukları ileri sürerek karanlık bir zihinsel tablo oluşturmayı seviyoruz. Merhum Z. Gündüzalp’in ”İnsan ne düşünüyorsa odur.” Dediğini çok duyduk. Anthony Robins Sırsız Güç kitabında insanların hayal kurarken ve düşünürken kullandıkları ”olumsuzluk” imajları en kötü engel olarak görür. Her büyük başarı bazan yüzlerce başarısızlığın arkasında parıldar. Oysa eski bir Rus imparatoru ”Yenile yenile yenmeyi öğrendiğini ” söyler.
İnsan her teşebbüsünde hedefine ulaşamadığında bunu başarısızlık olarak görürse bulunduğu noktada çakılır. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her başarısızlık başarıya bir adım daha yaklaşmanın işaretidir. Ani yükselişlerin ise gerçek başarıyla ilişkisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner. Hayalimizde yaşadığımız iç konuşmaların fiillerimizde oluşturduğu sırlara bakız: ”Zengin olmak mı? Bu iş için büyük sermaye lazım. Yazar olmak mı? Konuşması bile bilmiyorum; annemin karnında böyle bir şey öğrenmedim. Meydanlara çıkıp ’benim işçimbenim köylüm’ diye konuşmak mı? Ben Süleyman değilim.” Sevgili kardeşim... Ya siz ne siniz?
Erkek ve kadın arasındaki küçük bir farktan başka kimin beyni kimin beyninden küçük veya büyük. Kaderin sahibi kimseyi başarısızlığa zorla mahkum etmemiştir. Ortamın sürükleyişine kendimizi kaptırdığımızda ”Ortam sürükleniyorsa sürünmekten başka yapacağımız hiç birşey yoktur.” Ne yazık ki mü’minlerin en çok ihmal ettikleri vazifelerinden birisi Kur’an’ın ilk emridir. Az okuyoruz veya hiç okumuyoruz.
Başarılı bir insanlar topluluğuna takılıp başarıya uçmuyorsak başarın dinamiklerini incelemeliyiz. Başaranların hayatı ve yaptıkları bu konuda bize yol gösterecek en açık ışıktır. Başka türlü bizi pasifize eden kendi kalıplarımızdan kurtulamayacağız. Fıtrat kanunların işleyişini bilmek zorundayız.
MUHAMMET BOZDAĞ'a..Tşk.ler
Ancak dünyaya geldikten sonra sırlılıklar başlatılır. Anne-babası veya çevresi tarafından aşağılanan bir çocuk etrafında kalıplar başlamıştır. Daha sonra insan ”var olduğunu” hissettirmek amacıyla çırpınmaya başlar. Bakkaldan getirilen bir ekmek ilk karne notları takdim edilen bir çiçek içinde bu amacı gizli tutar. Ancak bazı insanlar ”bu olmamış” ”sen bunu başaramazsın” demekten çekinmezler. Bizler de çoğu zaman sözleriyle cinayet işleyen kabiliyetleri körelten; başarısızlık çekingenlik korkaklık imajı oluşturan insanlardanız ne yazık ki... Yas tutmayı sevdiğimiz kadar eleştirmeyi olumsuzlukları ileri sürerek karanlık bir zihinsel tablo oluşturmayı seviyoruz. Merhum Z. Gündüzalp’in ”İnsan ne düşünüyorsa odur.” Dediğini çok duyduk. Anthony Robins Sırsız Güç kitabında insanların hayal kurarken ve düşünürken kullandıkları ”olumsuzluk” imajları en kötü engel olarak görür. Her büyük başarı bazan yüzlerce başarısızlığın arkasında parıldar. Oysa eski bir Rus imparatoru ”Yenile yenile yenmeyi öğrendiğini ” söyler.
İnsan her teşebbüsünde hedefine ulaşamadığında bunu başarısızlık olarak görürse bulunduğu noktada çakılır. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her başarısızlık başarıya bir adım daha yaklaşmanın işaretidir. Ani yükselişlerin ise gerçek başarıyla ilişkisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner. Hayalimizde yaşadığımız iç konuşmaların fiillerimizde oluşturduğu sırlara bakız: ”Zengin olmak mı? Bu iş için büyük sermaye lazım. Yazar olmak mı? Konuşması bile bilmiyorum; annemin karnında böyle bir şey öğrenmedim. Meydanlara çıkıp ’benim işçimbenim köylüm’ diye konuşmak mı? Ben Süleyman değilim.” Sevgili kardeşim... Ya siz ne siniz?
Erkek ve kadın arasındaki küçük bir farktan başka kimin beyni kimin beyninden küçük veya büyük. Kaderin sahibi kimseyi başarısızlığa zorla mahkum etmemiştir. Ortamın sürükleyişine kendimizi kaptırdığımızda ”Ortam sürükleniyorsa sürünmekten başka yapacağımız hiç birşey yoktur.” Ne yazık ki mü’minlerin en çok ihmal ettikleri vazifelerinden birisi Kur’an’ın ilk emridir. Az okuyoruz veya hiç okumuyoruz.
Başarılı bir insanlar topluluğuna takılıp başarıya uçmuyorsak başarın dinamiklerini incelemeliyiz. Başaranların hayatı ve yaptıkları bu konuda bize yol gösterecek en açık ışıktır. Başka türlü bizi pasifize eden kendi kalıplarımızdan kurtulamayacağız. Fıtrat kanunların işleyişini bilmek zorundayız.
MUHAMMET BOZDAĞ'a..Tşk.ler
hayal- Mesaj Sayısı : 548
Kayıt tarihi : 20/04/09
Yaş : 51
Nerden : bln
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz