Yeşil Göz......
1 sayfadaki 1 sayfası
Yeşil Göz......
Ruha daha yeni gönül ismi verilmişti. Gönül denince; hem sonsuzluk senfonisinin ilk notaları hatırlanacak hem de Rab’den bir buket olan gül kokusu yani gök ve yer sultanı, O’nun ruhunun kokusu yüreklerde hissedilecekti. Ve böylece herkes gönül denince sonsuzluk ötesi gül kokusu O’nu (SAV) hatırlayacaktı.
Sonsuzluk vari göklerin, 18 bin alemin ve bütün varlığın hizmetine sunulan arzın semanın ve hususan cennetin en sevilen rengi ne idi... Gökler bunun söyleşisine durmuştu....
Mi’adı milatsız bir gece... Zamanı bitik bir anın elinde can çekiştiği bir vakit.. Sonsuzluğun gece karanfilinden derlediği piyano tuşlarına dokun maya başladığı bir zamanda, yer; mekan, uzak bir dağ köyünde kerpiçleri yer yer yağan yağmurla yenmiş fakir bir köy odası....
Mavisi griye kaçmış bir göz.. Buut ötesi duyguların aheng nirengi elindeymişcesine hassas ve gök yüzücesine derin... Duygu ülkesini elinde tutuyorcasına asuman...
İçinde bilinmez bir ızdırap.. Göklerin bütün renklerini içinde barındırmış gözleriyle içime baktı öteden rüzgarın uğultuları dağ yamaçlarından yeni açmış yaseminlerin zikir sesleri geliyordu o ise hastaydı....
Gökyüzüne baktı.. Gölün dağlarla birleştiği, oradan ufuk çizgisine ulaştığı noktada şimşekler çakıyor yıldırımlar resmimizi çekiyordu...
Ve birden ne olduysa o anda oldu...
O’nun gözlerinde önce bir bulut elemi yandı, söndü.. Ve gözlerinden yaşlar yanaklarına doğru süzülürken gözleri birden yeşilin en güzel tonuna dönüştü.. Ve yeşil bir ışık saçtı.. Gözlerim görmez olmuştu, bulunduğumuz oda yemyeşil bir ağdayla dolmuştu...Yıldırımların, çakan ışıkları dahi yeşile boyanmıştı... O gök gürültüsüyle pencereye koştum... Yer, gök, sade bir begimbay mehtabını andıran uykudaki göl her şey o tatlı, tarifini kelamın bilmediği yeşile dönüşmüştü... Yanımdaki çiçeğe baktım... Çiçeğin yapraklarından su damlıyordu sanki secdeye kapanmıştı. sanki ağlıyordu.. Bana şunları söylüyordu..
–İşte ruhlar aleminde bu Zümrüd-ü Anka Rabbine duyduğu özlemi içine akıtmış.. Ve içindeki gökyüzünü bilmediğimiz bir ızdırap değirmeninde öğütmüştü... Ve gözlerinden yeşil gözyaşı düşmüştü sonsuzluğun gönlüne Rabbim de bu asuman yeşili gözleri görünce bu gözyaşını çok sevdiği için bizim ve bütün bitkilerin rengini yeşile boyamıştı... Yani bizim rengimiz bunun üzerineyeşil oldu..
... Ve O çiçek anlatmaya devam etti:.
–O günü hatırladım ve şükrettim... Sen de şükretmelisin... Ruhlar alemindeki bizim şahit olduğumuz bu hadiseyi sen bu dünyada gördün....
İçim menevşen, dokunsam sonsuzluğa ulaşacak halimle secdeye kapandım...
Sonsuzluk vari göklerin, 18 bin alemin ve bütün varlığın hizmetine sunulan arzın semanın ve hususan cennetin en sevilen rengi ne idi... Gökler bunun söyleşisine durmuştu....
Mi’adı milatsız bir gece... Zamanı bitik bir anın elinde can çekiştiği bir vakit.. Sonsuzluğun gece karanfilinden derlediği piyano tuşlarına dokun maya başladığı bir zamanda, yer; mekan, uzak bir dağ köyünde kerpiçleri yer yer yağan yağmurla yenmiş fakir bir köy odası....
Mavisi griye kaçmış bir göz.. Buut ötesi duyguların aheng nirengi elindeymişcesine hassas ve gök yüzücesine derin... Duygu ülkesini elinde tutuyorcasına asuman...
İçinde bilinmez bir ızdırap.. Göklerin bütün renklerini içinde barındırmış gözleriyle içime baktı öteden rüzgarın uğultuları dağ yamaçlarından yeni açmış yaseminlerin zikir sesleri geliyordu o ise hastaydı....
Gökyüzüne baktı.. Gölün dağlarla birleştiği, oradan ufuk çizgisine ulaştığı noktada şimşekler çakıyor yıldırımlar resmimizi çekiyordu...
Ve birden ne olduysa o anda oldu...
O’nun gözlerinde önce bir bulut elemi yandı, söndü.. Ve gözlerinden yaşlar yanaklarına doğru süzülürken gözleri birden yeşilin en güzel tonuna dönüştü.. Ve yeşil bir ışık saçtı.. Gözlerim görmez olmuştu, bulunduğumuz oda yemyeşil bir ağdayla dolmuştu...Yıldırımların, çakan ışıkları dahi yeşile boyanmıştı... O gök gürültüsüyle pencereye koştum... Yer, gök, sade bir begimbay mehtabını andıran uykudaki göl her şey o tatlı, tarifini kelamın bilmediği yeşile dönüşmüştü... Yanımdaki çiçeğe baktım... Çiçeğin yapraklarından su damlıyordu sanki secdeye kapanmıştı. sanki ağlıyordu.. Bana şunları söylüyordu..
–İşte ruhlar aleminde bu Zümrüd-ü Anka Rabbine duyduğu özlemi içine akıtmış.. Ve içindeki gökyüzünü bilmediğimiz bir ızdırap değirmeninde öğütmüştü... Ve gözlerinden yeşil gözyaşı düşmüştü sonsuzluğun gönlüne Rabbim de bu asuman yeşili gözleri görünce bu gözyaşını çok sevdiği için bizim ve bütün bitkilerin rengini yeşile boyamıştı... Yani bizim rengimiz bunun üzerineyeşil oldu..
... Ve O çiçek anlatmaya devam etti:.
–O günü hatırladım ve şükrettim... Sen de şükretmelisin... Ruhlar alemindeki bizim şahit olduğumuz bu hadiseyi sen bu dünyada gördün....
İçim menevşen, dokunsam sonsuzluğa ulaşacak halimle secdeye kapandım...
hayal- Mesaj Sayısı : 548
Kayıt tarihi : 20/04/09
Yaş : 51
Nerden : bln
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz